8.15.2012

4

İşleyen makinelerden söz ediyorlar. Günün onaltı saati fişe bağlı, durmaksızın çalışan makinelerden... elektrik kablolarından, düğmelerden, göstergelerden...Başımı ağrıttığını söylemeliyim.
Yabancılaşma hayranlığı doğurdu. Sürecin dışındaki bilincimiz işleyen her türlü makineye karşı bilgisizliğini, acziyetini hayranlığıyla ödüyor.
Tuşlara basıyoruz, klavyeleri deşiyoruz. Tuşluyoruz, tıklıyoruz, bekliyoruz.

Medeniyetimiz fişe takılı.

Heraklet'in söylediği gibi; "Biz artık biz; değiliz." İlişkilerimizin dinamiği donanımlarımız ve etkileşimleri görselliği aşma sınırında. Moda tarih olacak; yine de nostalji hepsine değer
katar; balıkçı yakalar, çizmeler, simli rujlar...Göstergeler! Göstergeler dokunmatik ekran, led, binlerce piksel; göstergeler kablosuz, uzun ömür şarjlı, 320 gb hafızalı; göstergeler park sensörlü, elektrikli, sınırlı karakterli. Biçim verici, tekleştirici, fabrikasyon; tarihin gördüğü en yoğun üretim. Göstergeler profesyonelleşiyor. Her bir adımda insan tahayyülünü şaşkına uğratacak biçimler alıyor. Karadelik gibi içine çekiyor bizleri, yutuyor. İletilerle, fotoğraflarla, ağlarla bir parçası oluyoruz. Geliştikçe daha da batıyoruz içine. Her yenilikle medeniyetle olan bağımız sağlamlaşıyor. Soketlerin, konnektörlerin sayısı artıyor. Sonsuz sayıda giriş çıkışla, ters ve düz akımlarla, elektriğin mucizevi mavisiyle başdöndürücü hızlarla ölümcül mesafelere dağılıyoruz birden.


Yaratım kopyalamayla eşdeğer. Fotokopi makineleri, "screenshot"lar, gönderimler,
mesajlar...Kalabalık benzerlerin değil eşdeğerlilerin cehennemi.

Yorum; şahsiyetten öte kurumsal. Birlikteliklerin ortak kanaatleri yerlerini-kuvvetle ihtimal beklentileri dışında-kurum ruhuna devretti. Bu zorunlu devir teslimiyete evriliyor.
Pozisyonlar, statüler, gelir haddi hatta telefon operatörleri karakterinizle ilişkilendiriliyor.
Örneğin; arıyor mu mesaj mı atıyor?, ceket mi mont mu?, karadut mu elma mı?, tek mi üç çizgili mi? cevaplar sizin daha şu daha bu oluşunuzla ilgili. pardon-daha şuna dahil olduğunuzla ilgili. Dikkat buyurun; kendi karakterlerimizin dahi üreticisi değil toplayıcısı durumundayız. İnsanlık ikinci bir toplayıcılık çağında. İlkinde doğanın cömertliği ile karşı karşıyaydık ve temel ihtiyaçlarımızın teminine yönelik emek-yoğunsuz bir yaşama sahiptik. (anlatıların sınırlılığı ile vardığımız kaba sonuç bu; realite her daim şüphecilikte belirsizliğini koruyor.)Günümüzde ise sosyal ihtiyaçlarımıza seslenen aşırı-kopyaların arasında derlemeci ruha sahibiz. Reklamlar, manipülasyonlar, yorumlar, beğeniler-her formda geri dönüşler(feedback) seçimlerin-derlemelerin tekrar gözden geçirilmesi ve yenilenmesi ile nihayete eriyor ve tekrar ve tekrar ve tekrar tekrar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder