8.15.2012

Erken Mesai

Zengin bayanların pürüzsüz bacaklarıyla süslü gazete eki, oturacağım koltuğa bırakılmıştı. Hiç ilgilenmeden yan koltuğa bırakıverdim. Domalarak sayfada yer edinmiş orta yaş üstü jet sosyete bayanlarıyla aramda herhangi bir şey olamazdı. İlle de fantezi kurmak istersem, kendi klasmanımı kullanmayı tercih ederim.

Vatmanın bir iki “dong” sesi eşliğinde kapıları kapatmasıyla yolculuğumuz başladı. Kıyameti dört gözle bekleyen yüzlerce işçinin binmiş olduğu tramvay, kendi sonuna
doğru ilerlercesine büyük bir isteksizlikle kısacık yolu ağır ağır gidiyordu. Geçen sekiz durak sonunda yirmi dakikada vardığımız yer Zeytinburnu’ ydu.
Zeytinburnu! İstanbul’da yaşayıp da şu aktarma istasyonunu hiç kullanmayan yoktur diye düşünüyordum.
Sıkılacak kadar diğer aracı bekledikten sonra klasikleşmiş ulaşım sorunlarından dolayı isyan etmeye başladım.
‘neden sık geçmez bu araçlar!’
‘daha kullanışlıyapamaz mıydınız şu istasyonu’ vs. Her gün herkes düşünüyordu bunları.
Gün başlamadan bu düşünceler yoruyordu insanı. Vazgeçtim. Kısacık ve mutsuz ömrümde tramvaya beş dakika erken binmek hiç bir şeyi çözmeyecekti.
Metroya aktarma yaparak fakülteye doğru yol aldım. Okul, benim için, cebindeki parayı harcadıkça güzelle şen ve yakınlaşan bir çevre sunuyordu insana. Parasız mutluluk ise “ta şak oğlanı “ olmayı gerektiriyordu. Buna gerek yoktu. Etrafa saçacak param yoktu, bu yüzden düzenli selamlaştığım ama asla takılmadığım bir sürü arkadaş edinmiştim.

Fakülteye vardım. Sınıf kapısında bir dakika bekledikten sonra kantinde çay içip kitap okumayı daha verimli gördüm ve ilk derse girmedim. Genellikle yol ve yemek param dışında 50 kuruş kalırdı cebimde. Ona da çay alırdım.

Kantine gittim. Kasada sıra bana geldi:

- kolay gelsin abi, bir çay.
Parayı uzattım. Sanki 5 lira eksik vermişim gibi önce elime sonra yüzüme baktı;
- çay 60 kuruş oldu.

Etrafta birçok tanıdık vardı. Bu sebeple 60 kuruşa çayı almak zorunda hissettim kendimi. Yemek paramdan 10 kuruş koydum üstüne. Çaya fazladan 5 lira veriyormuşum gibi uzattım parayı:

- al abi!

Çay kötüydü. Hep kötüydü. Çantamdan iki haftada bir aldığım sigaranın son dalını çıkardım. Derin nefeslerle bitirdim. Bu ufak şeyler koyuyordu bana. Öğle arasında yemekhaneye gidemedim. 10 kuruş yüzünden. Midemin sesini bastıracak ufak bir bisküvi aldım.
İlk derse girmemenin verdiği vicdan azabıyla ikinci derse girdim. Günün tek tesellisi hocanın yoklama yerine quiz yapmasıydı. Okula gitmem az da olsa işe yaramıştı.

 
Akşam oldu.


Farklı saatlerde işbaşı yapan fakat aynı saatte paydos eden binlerce işçiyle beraber aktarma istasyonuna geçtik. Gelen üçüncü tramvaya bindiğim için kendimi şanslı hissettim. Çok kalabalıktı. Herkes diğerinin nefesini ensesinde hissediyordu.
Azap sona ermiş yol bitmişti.
Gün bitmişti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder