8.15.2012

2. sayı Kapak Yazısı

Her şey öylesine olağan ki takip edebilmek imkansız. İlgi çekici ya da rahatsız edici bir yayın veya program yok. Özellikle rahatsız edici bir şeye rastlamak artık oldukça güç. Dikkatini toplayabilsen bir doğrulacaksın ama sanki binyıllardır tüm renkler aynı, tüm sesler aynı ve bir an dahi kesilmiyorlar. Haber başlıkları klasik, altyazılar hep altyazı; komutlar kitleselleştikçe tektipleşiyor ve anlatıcının söyleyeceklerini harfiyen biliyorsun. Dinliyor ama duymuyorsun, bakıyor ama izlemiyorsun. Sürekli aynı etkiye maruz kalıyorsun ve nihayet; tepki vermiyorsun. Duyarsızlaşma uyuşmaktır. Beğenmediğin kanalı değiştiremeyecek kadar yorgunsun, ağzını açamayacak kadar tükendin ve yatağına dahi yürüyemiyorsun. İtiraf edelim artık; Aydınlanma'nın çocukları değiliz. Hayatı karşılayamıyoruz, hayata maruz kalıyoruz. Bu; bize başlamak için bir fırsat sunabilir.
"Birileri ışıktan, umuttan, güzelliklerden bahsediyor ama her yeni adımda tükendiğimi hissediyorum. Artık koşmaktan ciğerlerim şişti, terliyorum, vücudum demir olsa ısınmaktan erirdi ve kimse bana dur demiyor. Koştuğum yerle ilgili hiçbir fikrim yok çünkü ben dahil kimse önemsemiyor. Şimdi dursam konuşabilmek için kırk sene nefeslenmem gerekir. Yorgunum dostum, ölesiye yorgunum. Söyleyebildiğim tek şey bu ve kimse benim gibileri umursamıyor. Cennet varsa eğer istediğin kadar uyumakta özgür olacağın bir yerdir. Bana çalışmadan maaş çekimi verirsen ve eşimle beni kira için telefonla haftada iki üç kez rahatsız etmezsen sana da tapabilirim. Bayım; her şey bu kadar net, bu kadar basit."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder