8.15.2012

5

Gideceğim diye tutturmuştu. İki aydır bunu tekrarlıyordu ve sabah uyandığımda odanın ortasına valizini açmış kıyafetlerini gelişigüzel içine dolduruyordu. "Kararlısın sanırım" dedim. "Önceden de söyledim defalarca. En baştan yanlıştı." Yüzüme bakmadan dolap kapaklarını açıyor, kıyafetleri çekiştiriyor, istediklerini alıp gerisini bırakıyordu. Makyaj yapmamıştı henüz. Ağzının iki yanındaki ince kırışıklıklar seçiliyordu, dağınık saçlarını siyah bir lastikle tutturmuştu. Yatağın içinde doğruldum; "Gelsene yanıma." Cevap vermedi. Biraz bekledim. Düşünceli gibi davranmaya çalıştım; değildim. Yanına gidip kollarından kavradım, boynunu devirmiş yere bakıyordu. "Ne oldu yahu, suratıma bak bi'!" Bırak dedi sadece, itti beni ve valizinin fermuarlarını kapatmaya koyuldu. "Allah belanı versin" deyip oturma odasına geçtim. Durdurmaya çalışmayacaktım. Üzülüyor değildim ama akşam pişman olmak da istemiyordum. Yeni bir ev arkadaşı bulabilirdim, o işin en kolay tarafı;
yatağıma yeni birisiyle girme fikri ise burktu içimi-daima hüzünlüydü ama alışmıştım ona. Geri gelip nereye gideceğini sordum. "Altan akşam babamdan alacak." Çocuk sebebiyle eski kocasıyla birkaç kez görüştüğünü söylemişti ama barışmışlarsa eğer buna şaşırırdım. Tüm bunlar yaşanırken çocuk Altan'ın evinde ne annesinden ne benden bihaber uyuyor olmalıydı.
Altan'ı görmemiştim. Telefonumu nereden bulmuşsa bulmuş arayıp küfretmişti defalarca. Karşıma çıkarsa onu öldüreceğimi söyledikten sonra hattımı değiştirdim. Bir daha konuşmadık. Handan'dan öğrendiğime göre işsizdi. Yine Handan'dan öğrendiğime göre benden sekiz yaş büyük-Handan'dan da beş yaş. Handan'la tanışalı bir yılı geçmiştir. Son beş aydır birlikte yaşıyorduk ve sorunları da tuttuğumuz ev ile birlikte vermişlerdi sanki. Haftada birkaç aralık harika bir insandır. Gerisi ise toptan felaket. Dengeyi bulamayanlardan biri Handan. Benimle birlikte olmasını buna bağlıyorum. Kendisinden üç yaş küçüğüm, işim oldukça iyi kazandırıyor ve benim atabilecek özgür adımlarım var. O ise şehre ölesiye bağlanmış-yanında çalıştığı akrabası, yaşlı babası, ayrı yaşadığı kızı...Birlikteliğimiz onun için sonsuz bir keder yaratıyor çünkü ayrılmasak da bir sabah onu ansızın terkedeceğimi düşünüyordu-bilmiyorum, belki de sırf bu hüznü yaşamak için terkeden o oldu. Eski evliliğinin bahsi pek açılmaz ama huysuzluğundan anlaşılıyorki hoş hatıraları yok.
Şaşkınlığımı üzerimden atınca tekrar soruyorum; "Altan'da mı kalacaksın?" Başıyla onaylıyor. Pek güzel. Açıklaması gecikmiyor; "çocuğu özlüyorum, hem Altan iş bulmuş, değişmiş; iyi adam olmuş." Altan kısmını teyzesi anlatmış. Neden böyle davrandığına anlam veremeden kapıya yaslanmış izliyorum onu. Kıyafetlerini değiştiriyor. Hafif çıkmış göbeği, çekingen davransa da soyunurken beyaz külodunun altından siyah kasık tüyleri belli oluyor. Kafası o kadar dolu ki bakışları dahi ağırlaşmış. Yaşlanmış, tükenmiş ve gittikçe tükeniyor. Otuzunu geçmiş ve bir daha asla genç bir kadın olamayacak. Onun için üzülüyorum ancak yapabileceğim bir şey yok-buna izin vermiyor. Son bir iyilik babasının evine bırakabileceğimi söylüyorum. Önce reddediyor, biraz üsteleyince "iyi" diyor. "İyi" diyorum, valizini alıp çıkıyorum evden. On dakika sonra kapıda beliriyor. Yanlış yaptığını biliyorum, yanlış yaptığını biliyor. İkimiz de sürükleniyoruz. Yanıma değil arka koltuğa oturuyor. Yanımdaki koltuğa evin anahtarlarını bırakıyor. "Bak" diyorum, "daha çok üzülüceğiz; gidersin ama dönemezsin bir daha." Cevap vermeden camdan dışarı bakıyor. Çalıştırıyorum arabayı. Son bir kez aynadan yüzüne bakıyorum, tanımadığı bir taksi şoförü olsam dikkatini daha çok çekerdim muhtemelen. Oflaya puflaya koyuluyorum yola. Yarım saat kadar sürüyorum, babasının evinin önünde durduruyorum arabayı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder